Kalkan Masaj Salonu-Masöz Esra
Kalkan Masaj Salonu-Masöz Esra
Kalkan Masaj Salonu-Masöz Esra Hep bildikleri bir yemek olurdu, Lionel’ın dağarcığında fazla bir şey yoktu çünkü, ama Marjorie’ye kimse itiraz etmezdi, her yemeğin nihayetinde çocuklarla babaları ona teşekkür etmeyi âdet edinmişlerdi. Bu kandırmaca şekli hepsini rahatlatıyordu. Marjorie, Watlington pazarı için alışveriş sıralaması hazırladığını veya sayamayacağı kadar çok çarşaf ütülemesi gerektiğini söylediğinde, bütün aile ellerini uzatsalar yanı adım atarında akıp giden canlı, düzgüsel hayata değecek şeklinde hissederlerdi. Ama bu düşlem ancak üzerinde mevzuşulmazsa korunabiliyordu.
Hepsi onun içinde büyüdüler ve tuhaflıklarının içine tarafsızca yerleştiler, çünkü sınırları asla tanımlanmamıştı. Eve getirdikleri dostlarından bir şekilde uzak tuttular annelerini, tıpkı arkadaşlarını da ondan uzak tuttukları benzer biçimde. Köyde benimsenen görüş -veya onların duyduğu bu kadardı- kadın Mayhew’un bir sanatçı, tuhaf ve sempatik olduğuydu, büyük olasılıkla bir dâhiydi. Annelerinin, doğru olamayacağını bildikleri şeyler söylemesi çocukları rahatsız etmiyordu. Yoğun bir çalışmayla geçirmemişti gününü o, tüm öğle sonrasını böğürtlen reçeli pişirmekle doldurmamıştı.
Kalkan Masaj Salonu-Masöz Esra
Bunlar yalan değildi, anneleri gerçekte neyse onun ifadesiydi, onlar da annelerini koruyacaklardı – sükunet içinde. Edward on dört yaşındayken babasıyla bahçede sadece kaldığı bigün, annesinin beyninin hasarlı olduğunu ilk kez duydu, o birkaç dakika aklından asla çıkmayacaktı. O terim bir hakaretti, sadakatsizliğe saygısızca bir davetti. Beyni hasarlı. Annesinin kafasında bir problem vardı. Eğer anası hakkında böyle bir şeyi başkası söyleseydi Edward kavga etmek zorunda kalır ve o kişiyi döverdi. Ama düşmanca bir sessizlikle bu karalamayı dinlerken üzerinden bir yük kalktığını hissetti. Elbette doğruydu, gerçeğe karşı koyamazdı. Bunu hep bilmiş olduğuna kendini ikna etmeye başlayabilirdi hemen.
Mayıs sonucunda, sıcak, nemli bir gündü, babasıyla beraber büyük kayın ağacının altında duruyorlardı. Günlerdir yağan yağmurun ardından ilkyazın bereketi havayı doldurmuştu – kuşlarla böceklerin şamatası, biçilip kulübenin ön tarafındaki çimene sıra sıra yayılmış çimlerin kokusu, kazıklı çitin öte tarafındaki ağaçlıktan hemen hemen ayırt edilemeyen bahçenin gür, arzulu bitkileri, mevsimin ilk saman nezlesini baba ile oğluna ilk defa hissettiren polenler, ve ayaklarının dibindeki çimenlikte güneşin düşürdüğü ve hafif esintide birlikte sallanan ışık kareleriyle gölgeler.
Son yorumlar